Teknenin yeterince hızlanıp, gövdesinin ön kısmının sudan kalkması ve böylece teknenin su yüzeyinde kaymasına “teknenin dalgaya binmesi” denir. Teknenin dalgaya binmesi için gövdesinin uygun biçimde ve yelken alanına göre çok hafif olması gerekir. V şeklinde burun kesitleri ile geniş bir gövdeleri olan sürat motorlarının, belli hızlar üzerinde sudan kalkarak gövdelerinin geniş arka kısımlarında, sadece pervaneleri ve dümenleri suda kalacak şekilde kayma kabiliyetleri vardır. Yüksek performanslı, hafif yarış tekneleri ise uygun hava ve rüzgâr koşullarında, dümencilerinin kabiliyetine bağlı olarak uzun veya kısa süreli olarak dalgalara binebilirler. Dalgaya binen bir tekne, su hattının kökünün 1.4 katı olan teorik maksimum hızının 22.5 katı hızlara ulaşabilir.
Dolayısıyla dalgaya binemeyecek şekilde tasarlanmış 16 kadem (~ 5 m.) uzunluğunda bir teknenin teorik maksimum hızı 5.6 knot iken, aynı uzunlukta dalgaya binebilecek şekilde tasarlanmış ve yüksek güç/ağırlık oranı olan bir tekne, uygun hava şartlarında 8-9 knot hatta 12-14 knot sürate ulaşabilir. Tekne su üzerinde kayarken dümen üzerindeki tüm yük kalkacağından, dümenci tekneyi bir yana yatıracak veya batıracak sert hareketler yapmamaya dikkat etmelidir. Motorlu teknelerde ise tekneyi ileri iten güç su altında olduğundan, kayma sırasında herhangi bir batma tehlikesi olmadan tekneye sert dönüşler yaptırmak mümkündür.
Dalgaya binme olayının gerçekleşebilmesi için, belli bir sürate ulaşıldığında ön kısmın daha az sürtünmeye maruz kalıp havalanmasını sağlayacak şekilde, hafif ve uygun biçimde bir gövdeye ihtiyaç vardır. Bu durumda teknenin artık suyu itmesi gerekmez ve sürat bir anda artar.