SOĞUK SUDA HAYATTA KALMAK
Soğuk suda hayatta kalmak için yapılacaklar, yapılmaması gerekenler. “Soğuk suda hayatta kalmak” ve dayanabilmek için uygulanması gereken teknikleri bu yzıda bulabilirsiniz:
1912 yılında, ilk seferinde bir buz dağına çarparak balan Titanic Transatlantiği’nin acıklı hikâyesi, soğuk suda kalmanın etkilerine en canlı örnektir. Koruyucu elbiselerin olmaması, yeterli can kurtarma vasıtalarının ve hayatta kalmak için uygulanacak yöntemlerin bilinmemesi yüzünden, kurtarmaya gelen gemiler, Titanic’in batışından sadece 1 saat 50 dakika sonra kaza yerine ulaştıklarında, 0*C ‘deki suda kalan insanlardan hiçbiri hayatta değildi. İlginçtir, can filikalarındaki insanların hemen hemen hepsi yaşıyorlardı.
Vücut ısısı kaybı, derece ilerleyen bir süreçtir ve son araştırmalar göstermiştir ki. 4,4*C ‘deki bir suda normal giyinmiş bir kimsenin 1 saatlik bir süreden sonra, hayatta kalma şansı %50 dir. Kişi kendisinin uygulayabileceği basil tekniklerle, bu süreyi 3 saate kadar uzatabilir. Şu gerçeği anlamak önemlidir; insan kendi hayatım soğuk suda devam ettirebilmesi için çaresiz değildir.
Vücudumuz
Vücudumuzun soğuk suya ve havaya karşı nasıl bir reaksiyon gösterdiğini anlamak ve soğuğun zarar verici etkilerini geciktirmesinde vücudumuza yardımcı olacak hususları bilmek, insanın soğuk suyla karşı karşıya kaldığında hayatta kalma mücadelesine yardımcı olacaktır.
Vücudumuz, yiyeceklerin sindirilmesi ve fiziksel hareketler gibi doğal vücut fonksiyonları sonucu, büyük miktarda ısı üretir. Bu sürece metabolizma denir. Vücut merkezinin, ideal sıcaklık olan 37*C de tutulması gerekir. Vücudumuzun her tarafını saran kan damarları, merkezde üretilen ısıyı tüm vücuda dağıtır. Suyun ısı kapasitesi oldukça yüksek olduğundan, organlar arasında, hatta hücreler içinde sıcaklık eşitliği kolayca sağlanır.
Tanrı, İnsanları vücut sıcaklığını otomatik olarak 37*C de tutan mükemmel bir sistemle yaratmıştır. Örneğin, çevremizdeki sıcaklık, sıcak bir oda veya günde olduğu gibi yüksek ise, vücut derisine yakın damarlar genişleyerek deri bölgesine daha fazla kan akmasını sağlayacak ve dışarı ısı verecektir. Bu durum.
Bununla beraber, eğer çevremiz serinse, vücut deriye yakın damarları daraltacak ve değerli vücut ısısının hızla kaybolmasını önleyecektir. Onun için, vücuttaki düzenleyici sistem, çevremizdeki sıcaklık değişikliklerine rağmen vücut sıcaklığını sabit tutacaktır. Yalnız, vücut bunu belli sınırlar içinde yapabilir. Örneğin, vücudun merkez sıcaklığım, doğal seviyesi olan merkezde 37*C de tutabilmesi için, soğukla karşı karşıya kalmanın dereceleri vardır. Böyle durumlarda, vücuda yardım için ısı koruyucu tulumlar şeklinde, uygun ve yeterli bir yalıtkan (izolasyon) yapmamız gerekir.
2- Vücut Isısının Kaybı ve İzolasyon
Vücut, üretilen ısıyı dışarıya aşağıdaki şekillerde verir:
İletişim :
Soğuk su veya hava gibi maddelerle doğrudan temas sonucu ısı kaybıdır. İsı vücuttan sıcaklığı vücudumuza göre daha az olan bir maddeye geçer. Bazı maddeler, diğerlerine göre daha iyi iletkendirler. Su ısıyı havadan 25 kat daha hızlı iletir.
Konveksiyon :
Isının hava veya su yoluyla taşınmasıdır. Belirli bir sıcaklıkta esen rüzgar vücuda, durgun bir havaya göre çok daha fazla soğuk gelecektir. Buna ‘rüzgar ürpermesi’ denir. Benzer olarak, vücudumuzun etrafından akan bir su, aynı sıcaklıktaki durgun suya göre daha fazla üşütür.
Işınım :
Herhangi bir maddeye temas etmeden enerji ışınlarıyla ısı vermektir. Bu durumda vücut bir odayı ısıtan radyatör gibidir.
Buharlaşma :
Buharlaşma veya nemin kuruması, terleme gibi. Bu durumda da vücut üzerinde toplanan terin oluşması için gerekli ısıyı sağlar. Ter buharlaştıkça, kendisiyle birlikte bir miktar ısı da alıp götürür.
Terlemenin, sıcak bir günde soğuma etkisi yaparak yararlı olmasına karşın, soğuk hır günde de insanı değerli ısısından mahrum bırakır.
Hemen hemen dünyanın hiçbir yerinde, insanlar soğuk iklime ve suya karşı elbiselerin yardımı olmadan karşı koyamazlar. Elbiseler kendi başlarına vücudumuzu ısıtmazlar, vücut kendi ısı üretimi sayesinde sıcak tutulur. Vücut, deri ve elbise arasında sıkışmış hava tabakasını ısıtır. İzolasyonu sağlayan bu hava tabakasıdır.
Eğer bu hava tabakası kaybolursa, izolasyon da kaybolur. Bu arada kalan hava tabakası, sirkülasyon veya suyun yer değişmesi sonucunda kaybolabilir. Her iki durumda da değerli sıcak hava yerini terkeder ve deri sıcaklığı düşer. Bu durumda vücudun merkezindeki ısı, deri sıcaklığını sağlamak için kullanılır. Eğer derideki ısı kaybı devam ederse, vücut merkezindeki sıcaklık düşer.
Vücuttaki Isının Oluşması İle Kaybı Arasındaki Denge:
Vücudumuzda ısı, metabolizma verimi olarak devamlı bir şekilde oluştuğu gibi, devamlı olarak da çevreye yayılır. Isı oluşması ile, ısı kaybı tamamen eş ise, ısı dengesi vardır denilebilir. Isı oluşması, ısı kaybından fazla ya da az ise, vücutta toplam ısının miktarı artar veya azalır.
İnsanların vücut sıcaklığı, soğukla karşılaşıldığında 4-5 defa artabilir. Ancak bu ısı üretimi, kişinin suda kaldığı zamanki ısı kaybı ile karşılaştırıldığında, çok küçüktür. 30*C nin altındaki sıcaklığa sahip sularda vücuttan kaybolan ısı, vücudun kendi ısı Üretiminden daha fazladır ve vücut sıcaklığı, aşın ısı kaybına dönüşecektir. Yani vücudun ürettiği ısı ile vücuttan soğuk su ile karşılaşma sonucu kaybolan ısı arasında, vücudun ürettiği ısı aleyhine açık bir dengesizlik doğacaktır.
Hava sıcaklığının, deniz sıcaklığından daha az olduğu yerlerde dahi havadaki ısı kaybı, sudakine oranla daha azdır. Bu nedenle, insanın hayatta kalabilmesi için suyun dışına çıkması ve suyun dışında kalmaya gayret göstermesi gerekir.
Vücut, soğuğun etkisinde kaldığında, çevresine olan ısı kaybını azaltmaya çalışacaktır. Bu durum kan akımını, deri ile Özellikle kol ve bacaklara doğru azaltarak, gerçekleşecektir. Vücudun dış yüzeyine (deriye) yakın kan dolaşım miktarı azaldığı zaman; parmaklar, el, kol ve ayaklardaki bölgesel sıcaklıklar düşecektir.