Denizler çoğu insanın tutkusu ve merakıdır. Bu merakı gidermek adına insanlar günümüzde çeşitli şeyler yapmaktadır. Ancak eski zamanlarda da denizler insanlarımızın dikkatini çekmiştir. Atalarımızdan Osmanlıda da insanlar denizcilik ile uğraşmış ve deniz ile alakalı olarak da çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Osmanlı Devleti belli bir döneme kadar denizler hakkında söz sahibi değildir. Devletin sınırlarında yaşayan insanlar kendi çabalarınca denizle uğraşmaktaydılar. Devletin ise sınırlı bir donanma gücü vardı. Yani Osmanlıda denizcilik 16. yy’a kadar tam olarak gelişememiştir. Ancak 16 yy’da Barbaros Kardeşlerin yardımları ile çabaları ile Osmanlı donanması kuvvetlenmiş ve Akdeniz’de söz sahibi olmuştur. Bu yüzyılda Osmanlıda denizcilik alanında inanılmaz gelişmeler yaşanmış ve dünyaya örnek olunmuştur. 1538 yılında yapılan Preveze Deniz Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Kaptan-ı Deryası olan Barbaros Hayrettin Paşa’nın bütün Avrupa devletlerinin gemilerinden oluşan Haçlı donanmasını mağlup etmesi bu gücün bariz bir göstergesidir. Bu savaş neticesindedir ki Osmanlı Devleti Akdeniz’deki tek hakim güçtür ve bu güç de uzun bir süre yerini koruyacaktır.
Gelişen yüzyıllarda ise atalarımız deniz anlamında yapılması gereken yenilikleri takip edememiş ve kendi gemilerinde tatbik edememiştir. Bu da zamanla denizlerdeki kudretini kaybetmesini sebep olmuştur. 18.yy’dan itibaren İngiltere denizlere hakim olmaya başlamış ve Akdeniz’de de belli başlı bir tehlike olarak ortaya çıkmıştır. Bunun karşısında atalarımız denizlerden elini eteğini çekmiş ve tamamen bir kara devleti olmuştur. Bu da gelişen dünya şartlarında aleyhimize gelişen bir etken olmuştur.
Sonuç olarak Osmanlıda denizcilik durgun başlamış, belli bir zaman sonra zirveye ulaşmış ve en sonunda da dibe batmıştır. Ancak bunun neticesinde atalarımız denizler ile alakalı olarak birçok şey öğrenmiş ve gündelik hayatlarında da bunları uygulamışlardır.