Nedir Bu Kurucaşile’nin Sırrı?
Akdeniz’de 18.yüzyıl sonrası gelişen modernizasyon çalışmaları, Karadeniz Bölgesi’ni birinci düzeyde etkilememiş. Bunun nedeni olarak da o dönemde yabancı gemilerin Karadeniz’e girişinin yasak olması gösteriliyor. Ancak 1783 ılından sonra yabancı gemilerin bölgeye girişine izin verilmiş ve dolayısı ile eski tip tekne ve bunlara dair yapım teknikleri bu kadar uzun süre yaşamaya devam etmişlerdir. 1970’li yıllardan sonra çelik-saç ve fiberglas teknolojisinin yoğun kullanımı ahşap tekne yapımını olumsuz yönde etkiemiş, bu gelişmeden Kurucaşile’de nasibini almış.
Kurucaşile’de ahsap tekne yapimi icin gerekli olan hammaddenin önemli bir kısmının temin edilmesinde, yörenin zengin bitki örtüsü önemli rol üstlenmistir. Özellikle Marmara bolgesi ile birlikte Karadeniz kıyılarında yayılma imkanı bulan, kestane , suya dayanıklılığı ve esnekliği sayesinde kolay şekil verilebilen bir ağaçtır. Bu nedenle, balıkçı teknesi ve sandal yapımında Kurucaşile’li ustalarca tercih edilmekte ve yakın çevreden kolaylıkla temin edilmektedir.
Kestane ve meşenin tekne gövdesinde birbirine bağlanış yöntemleri, agaçların kesiliş ve kurutuluş yöntemleri baska bölgelere göre daha başarılı tekniklerle yapılmış ve bu teknikler nedeniyle yöresel tekneler kendilerinden söz ettirmiş, ün yapmışladır.
Teknelerin omurga, bodoslama, güverte ve kaplamalarında kestane ve meşenin yanı sıra, kayın, karaağaç, gibi türler de yöreden sağlanmaktadir. Buna karşılık, özellikle yat yapımında kullanılan tropikal kökenli tik, maun, irako, akojo, sapoli gibi ağaç türleri ise ithal edilmektedir.
Kurucaşile hem geleneksel ahşap tekne yapımında kendine özgü özellikleri ile önemli bir merkezdir. Ancak hem tekne yapım teknelojilerindeki gelişme, hem de pazardaki değişik sebepli daralmalardan nasibini olumsuz yönde almaktadır. Yöre insanı bu işi gerçekten çok iyi bilmekte ve bu değer korunmalıdır..