Küçük teknelerin denize elverişliliğini tanımlamak zordur. Eğer bu iş yalnızca, ne olursa olsun tüm koşullarda su üstünde kalabilmek olsaydı o zaman bir mantar parçası ya da yanık bir ampul de denize son derece elverişli olurdu.
Denize, “iyi” bir büyük teknenin, “iyi” bir küçük tekneden daha elverişli olduğu konusunda şüphe yoktur. Kötü havalarda, kırılan dalgalarla alabora olmak en büyük tehlikedir ve bir tekneyi devirecek dalganın boyu doğrudan doğruya teknenin boyuyla orantılıdır. (Her hangi bir tekne, boyunun %55’i kadar yüksekliğe sahip, kırılan bir dalga tarafından alabora edilebilir). Diğer açılardan denize elverişlilik, boydan çok tasarımla ilgili bir konudur. Yüzer kalmaya ek olarak, denize elverişli bir tekne, son derece sert havalarda bile, tehlikelerden uzak kalmak için manevralar yapabilmelidir. Bu açıdan daha büyük ve güçlü motorları olan tekneler daha fazla puan alırlar. Teknelerde, onu kullanan kişilerin yaşayabileceği yeterli yaşam alanı ve alabora olup başaşağı geldiğinde kendini düzeltebilmek için uygun özellikler olmalıdır.
Ünlü tasarımcı Howard Chapelle. Yacht Designing and Planning kitabında, (Yat Tasanmı ve Planlaması) klasik “denize elverişlilik” tanımını şöyle verir: “Denize elverişlilik temel olarak, bir teknenin kötü havalarda seyrederken, içine su dolmaması, alabora olmaması, kırılıp ikiye ayrılmaması ve ağır hasar görmemesidir”.
Bu kısıtlı bir tanımlamadır. Gerçekten denize açılmaya uygun olmak, tüm koşullarda “iyi” davranmaktır. Böyle olması için teknelerde fazladan bazı şeylerin daha olması gerekir. Aşağıda sıralanmış olanlar, çağdaş tasarımcıların, denize elverişli bir teknede ulaşmaya çaıştıkları özellikleri belki de bir derece açıklamaktadır.
Denize elverişli bir yelkenli;
• 180°’lik bir alaborada, batmadan ve ciddi bir hasar görmeden kendini düzeltebilmeli,
• Sert havalarda, eğlenirken veya kuru direk bırakıldığında, kendini koruyabilecek kadar sağlam olmalı,
• Denizi sevmeli, dövünmemeli, yalpa ve başkıçı sert, seyri sarsıntılı olmamalı,
• Dengesi iyi, dümeni yumuşak, yönetimi her zaman rahat olmalı,
• Rüzgârın önünde giderken, kırılarak devrilen dalgaların çoğundan sakınabilmek için yeterince canlı olmalı,
• Rüzgâra karşı volla vurabilme U, en ağır koşulların haricindeki koşullarda (en azından), yerini koruyabilmeli,
• Yaşanabilir olmalı, içindekilere rahat bir ortam sağlayarak, yeterince mürettebatla, yetecek su ve kumanyayı uzun süreler boyunca taşıyabilmell,
• Uzun seyirlerde çıkardığı ortalama hız “iyi” olmalıdır.
Larsson ve Eliasson, PrincipIes of Yacht Design’da (Yat Tasarımının Esasları), yelkenli bir yatta denize elverişliliğin, teknenin denizdeki dinamik davranışına bağlı olduğunu söylemektedir. Doğal olarak dinamik değerlerin ölçülüp öngörülmeleri, statik değerlere göre çok daha zordur. Bu konuda yazarlar Larsson ve Eliasson, tekne boyu, deplasman boy oranı ve doğrultma momentiyle artan, aralarında aşırı kemere genişliği ve deplasmana göre aşırı yelken alanının da olduğu çeşitli etmenlerle azalan bir “dinamik denge katsayısı” önermektedir.
Sorensen’s Guide to Poverboats’da, (Sorensen’in Motorlu Tekne Rehberi, çev. Reyhan Dökmen Sayar, Marintek Yay. 2007, ed.n.) Eric Sorensen, bir teknenin denize elverişliliğini, “alabora olmaya karşı koyabilme dahil, hayatta kalabilme yeteneği” ve fırtınalı denizlerdeki davranışıyla eşdeğer tutar. Tekne kontrol edilebiliyor mu, kendinden beklendiği gibi mi davranıyor?
Alaboraya karşı koyabilme, yelkenlilerde olduğu gibi dengeyle alakalıdır. Fırtınalı havalarda, ağırlık merkezi aşağıda olan ağır deplasmanlı bir trolyat, aynı boydaki daha hafif deplasmanlı bir spor balıkçı teknesinden daha iyi davranacaktır. Diğer yandan, uyarıyı yeterince erken aldığında, sporbalıkçı ağır trolyatı yakalayacak olan bir fırtınadan kaçıp kurtulabilecektir. Bu yüzden hızı da motorlu teknelerde denize elverişliliğin bir parçası olarak düşünebiliriz.