Astronomiden yararlanarak bir teknenin yerini bulma tekniğine Marcq St. Hilaire Tekniği adı verilir. 1875 yılında Kaptan Marcq St. Hilaire tarafından yazılan bir makalede bu teknik ortaya atılmıştır. Bu metodun temelinde, her gök cisminin dünya yüzeyinde bir izdüşümü, coğrafi pozisyonu olması, gökcisminin başucunda olduğu nokta yatar.
Gökcismi dışındaki noktalar için, cismin yüksekliğinden 90 derece çıkartılarak cismin başucu uzaklığı bulunur. Bu ise merkezi cismin coğrafi pozisyonunda olan bir daire yaratır ki, gözlemci de bu daire üzerinde olmalıdır. Gözlemci ise bu dairenin sadece kendisine yakın olan Çok ufak bir kısmı ile ilgilenir ve daire çok büyük olduğundan bunu harita üzerinde düz çizgi olarak pozisyon çizgisi olarak bilinir gösterebilir. Bu çizgiyi çizebilmek için, navigator önce parakete mevkii belirlemesi yapar ve daha sonra deniz almanağından bu noktada navigasyonel gök cisminin (genelde güneş) ölçülmesi gereken yüksekliğini ve semtini okur. Gök cisminin gerçek yüksekliği ölçülür ve hesaplanmış yükseklik ile olan farkı teknenin tahmini yeri gerçek yerinden farklı olacağından bulunur. Bu fark, ölçülen yüksekliğin hesaplanandan büyük veya küçük olmasına göre, gök cisminin kerterizinden ileri veya geriye doğru eklenir. Bu çizginin sonuna dik açı ile çizilen ikinci bir çizgi teknenin üzerinde bulunduğu hattı verir. Bu çizginin teknenin rotasına ve gittiği uzaklığa göre ileri taşınması ile ikinci bir çizgi elde edilir; iki çizginin kesişimi ise teknenin pozisyonunu verir.
Bu metodun iyi tarafı öğle vakti güneşine bağlı olmamasıdır. Önemli olan ölçümün yapıldığı kesin saati bilmek, doğru ve kesin verilerin bulunduğu deniz almanağı kullanmaktır. Bu nedenlerle bu metot navigasyon tarihinin ileri evrelerine kadar uygulanamamıştır. Günümüzde ise bu metot halen, modern navigasyon araçları yanında bir sağlama metodu olarak kullanılmaktadır.