Amerikalı Amiral Mahan’a kalırsa; coğrafya, onunla ayrışmaz bir şekilde bulunan fiziki bütünsellik, doğal kaynaklar ve iklim, bir devletin deniz üzerindeki gücünü kanıtlamasında temel faktördür. Bugüne bakacak olursak, Mahan’ın tezini doğrulayan pek çok olgu bulunduğunu fark edebiliriz. Elbette bazı istisnaların olduğunu da unutmamak gerekir. Ne de olsa deniz hâkimiyeti çok önemli bir oluşum olsa da kimi zaman insanlar bu durumu bir avantaj olarak değerlendirememişlerdir. Ancak biz yine genel geçer kurallardan devam edecek olursak, bir ülkenin kıyı ve deniz arasındaki bağlantısı ne kadar fazlaysa o ülkenin coğrafi konum açısından o kadar çok kazançlı olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan ülkelerin toprak bakımından verimli oluşu, tarımsal açıdan yeterliliğe sahip topraklar üzerinde bulunuşu; yine coğrafyanın deniz gücü karşısındaki konumunu belirlemektedir.
Coğrafya bu kadar önemliyken, denize olan yöneliş; jeopolitik konumdan ziyade ekonomik getiriler göz önünde bulundurularak başlamıştır. Bu durumu açıklayan çok güzel bir söz vardır. Fransız düşünür Jean Jacque Rouesseau şöyle der, “ Zengin ovalarda ve verimli yamaçlarda mı yaşıyorsunuz? Verimli bir arazide yaşıyorsunuz ama nüfusunuz mu yeterli değil? Tarım alanında yoğunlaşın, bu sayede nüfus artar; zanaatları bırakın çünkü bu tip etkinlikler düşük nüfusu belli noktalarda yoğunlaştırarak ülkeyi ıssızlaştırır. Geniş ve elverişli koşullar sunan kıyılarda mı yaşıyorsunuz? Denizleri gemiler ile doldurun, ticaret ve denizcilikle uğraşın; kısa ama parlak bir yaşam sürersiniz. Kıyılarınız yanaşmayı neredeyse hiç mümkün kılmayacak kayalarla mı dolu? O zaman tabiatla iç içe yaşayın ve balıkçılıkla geçinin; daha sakin, belki daha iyi ve kesinlikle daha mutlu bir yaşamınız olur.”
Tıpkı bu düşünürümüzün söylediği gibi, deniz ile olan bağlantı bir ülkenin yaşamını değiştirebilir. Hiçbir şey yapamadınız mı? Balıkçılık ile geçiminizi sağlayın, doğa ile bütünleşin. Aslında kaliteli yaşam sürmekte olan toplumları incelediğimizde, metropol haline gelmiş ülkelerden daha huzurlu bir düzeyde yaşadıklarını görmekteyiz. Bu huzur onlara belki ekonomik olarak çok katkılarda bulunmasa da, kaliteli bir yaşam sürmelerine olanak sağlamaktadır. Bu yüzden konumuzu toparlayacak olursak; “Deniz güçtür, huzurdur, yaşamdır!” diyebiliriz.